18 Temmuz 2010 Pazar

Ahmet Hakan Köşe Yazısı 19.7.2010


Ahmet Hakan Köşe Yazısı bugün yazısını oku, Ahmet Hakan Köşe Yazısı 19 Temmuz 2010 Pazartesi full oku,19 Temmuz 2010 Pazartesi Ahmet Hakan Köşe Yazısı izle, Ahmet Hakan Köşe Yazısı 19 Temmuz 2010 Pazartesi full köşe yazısı, Ahmet Hakan Köşe Yazısı oku, Ahmet Hakan Köşe Yazısı full hürriyet oku,



Ahmet Hakan Köşe Yazısı oku 19 Temmuz 2010 Pazartesi full


Ahmet Hakan Köşe Yazısı oku 19 Temmuz 2010 Pazartesi full



HATIRLIYORUM:


28 Şubat’ta “darbeye maruz kalanlar” ile “darbeyi coşkuyla isteyenler”in yanı sıra bir de “ortada duranlar” var idi.




Bu “ortada duranlar”, ne hükümete destek verirlerdi, ne de darbeye.
Şöyle derlerdi:
“Ne şeriat, ne darbe...”
“Ne cami, ne kışla...”
“Ne Refah Yol, ne hazır ol...”
Demek istedikleri şuydu:
“Asker, sivil hükümeti ezerken biz olaya taraf olmayız. Yesinler birbirlerini... Bize ne kardeşim... Biz ikisine de karşıyız”.
İşte açıkça yazıyorum:
Bu tipler, beni “Ordu göreve... Hadi paşam ne duruyorsun? İndir şu iktidarı aşağı...” diye açıktan darbe şakşakçılığı yapanlardan daha fazla iğrendirirdi.
Çünkü...
Ben öyle bilirim ki...
Elinde silah olan askeri güç, elinde silah olmayan sivil hükümeti alaşağı etmek için tehditler savurmaya başladığı anda...
Demokrat bir insanın, pardon ne demokratı, mert ve yiğit bir insanın durması gereken yer, sivil hükümetin yanıdır.
“Ne o, ne bu” diyerek ortada top çevirmek, darbeye verilmiş sinsi bir destekten başka bir şey değildir.
Sinsilik de oldum olası nefretimi çeker benim. Anayasa değişikliğinde bir zümrenin ortaya attığı “Yetmez ama evet” sloganında hafiften “Ne o, ne bu” tutumunun kokusunu alıyorum.
Sevmemem, ısınamamam bundan galiba... Son olarak...
“Yetmez ama evet”e yakın durmama engel olan iki sağlam gerekçem var:
*  BİR: Eğer yetmediğine inanıyorsam, “evet” diyerek, “yetirmeyen muktedir”e destek atmış olacağımı düşünürüm.
*  İKİ: “Yetirmeyen muktedir”e “evet” oyu vererek destek atacağıma, “Ey muktedir! Bu yetmez... Hadi şimdi git, bana yetenini getir” demeyi tercih ederim.

Kişisel sözlük

*  DÖNEK: Bir fikir tartışmasında söyleyecek söz bulamayıp aciz kalanların son sığınağı.
*  TERAS: Tekneden sonraki yeni av sahası...
*  BADEM: Yandaşlara özgü bir bıyık türü... Sarkık bıyığın yeni ve güçlü rakibi...
*  ŞEHİT: Maaş alan askerlerin savunma yaparken öldürüldüklerinde ulaşmaları mümkün olmayan mertebe...
*  HAYIR: Ergenekon’un yeni nişanesi...
*  SUNSET: Beyaz muhafazakârların yeni uğrak yeri.
*  ARABESK: En iyi 20 piyanist listesinde yer alamayan piyanistin, hıncını çıkarmak için saldırdığı gariban müzik türü.
*  TADELLE: Kemalist solun Ülker Gofret’in karşısına çıkardığı ulusalcı tat.
*  SELA: Kemal Kılıçdaroğlu’nun duyduğunda camiye koştuğu, cuma günü minarelerden okunan kutlu çağrı.

Referandumda kimin oyu ne olur

-  Sezen Aksu “Evet”.  Ajda Pekkan “Hayır”.
-  Hülya Avşar “Evet”. Gülben Ergen “Hayır”.
-  Kibariye “Evet”.  Seda Sayan “Hayır”.
-  Bülent Ersoy “Evet”. Orhan Gencebay “Hayır”.
-  Kadir İnanır “Evet”.  Tarık Akan “Hayır”.
-  Demet Akalın “Evet”. Hande Yener “Hayır”.
-  Şahan Gökbakar “Evet”. Mehmet Ali Erbil “Hayır”.
-  Muazzez Ersoy “Evet”. Göksel “Hayır”.
-  Cemil İpekçi “Evet”.  Nur Yerlitaş “Hayır”.
-  Orhan Pamuk “Evet”. Yaşar Kemal “Hayır”.
Berrak Tüzünataç
“Hayır”.
-  Aziz Yıldırım “Evet”. Adnan Polat “Hayır”.

Daha cool bir milli duruş için 3 öneri

*  BİR: Batı’da çekilmiş herhangi bir sinema filmine ya da televizyon dizisine “Türkleri aşağılıyor” gerekçesiyle tepki göstermekten vazgeçelim. Çünkü küresel sektörlerde bu tür tepkiler “sinek vızıltısı” muamelesi görür. En etkili adım şudur: Bir zenginimiz, mesela Ahmet Çalık, o filmi ya da diziyi yapan şirketi satın alır ve sorun çözülür. Bunun dışındaki yolların tümü çıkmaz yoldur.
*  İKİ: Batılı bir müzik grubu, ülkemizde konser verdikten sonra “Bu Türkler çok pis kokuyordu” türünden bir açıklama yapabilir. Buna karşı aşırı kompleksli ve kendine güvensiz bir tutum içine girip, “Asıl sen pis kokuyorsun” diyerek öfkemizi yenmeye çalışmayalım... Bu tür terbiyesizlere, “Gelin 40 gün içimizde yaşayın, koku falan kalmaz” diyerek, işi mavraya vurmak en iyisidir.
*  ÜÇ: Jennifer Lopez’in Rum baskısı sonucu KKTC’deki konserini iptal etmesi karşısında “Lopez’in filmlerini boykot edelim” diye çağrıda bulunmak, küresel ekonomideki pazar payımızı biraz fazla abartmak anlamına gelir. Bunu yapmak yerine Başbakan Tayyip Erdoğan’dan Jennifer Lopez’e sıkı bir ayar vermesini isteyebiliriz. Eminim her türlü boykottan çok daha etkili olur. Tek sorun, Erdoğan’ın görüntülerinin Lopez’e izlettirilmesini sağlamaktır.




Ahmet Hakan Köşe Yazısı bugünkü köşe yazısı, Ahmet Hakan Köşe Yazısı full yazı, Ahmet Hakan Köşe Yazısı bugünkü köşe yazısı, Ahmet Hakan Köşe Yazısı full yazı,

Hiç yorum yok: